Neden Mutsuz Oluruz?



Gerek uzun yıllar öncesine dayanan klinik deneyimlerim gerek iş hayatında geçirdiği yıllar içinde donanımlı ve değerli insanların mutluluk arayışı, mutsuzluğunun iki temel nedeni olduğunu düşündürdü. Birincisi beklentileri, ikincisi kendilerine kurdukları tuzaklar. Bu yazıda insanları mutsuz eden beklentileri konu edeceğim. Tuzaklar ise gelecek yazının konusu olacak. İnsanları mutsuz eden üç tür beklenti türü var: Hayalleri, çevresindekiler ve geçmiş yaşantıları.

Bunun uzantısı olarak, insanlar ne kadar paraları olursa ve başarılı olurlarsa, o kadar mutlu olacaklarına inanmak gibi temel bir yanılgı içinde yaşarlar. Benzeri yaklaşımı genç futbolcularla çalışırken de görmüştüm. Onlar da şöhretli olduklarında ve çok para kazandıklarında hiçbir sorunları olamayacağına inanırlardı. Yine benzer şekilde genç anne ve babalarla yaptığım söyleşilerde çocukları başarılı olursa iyi para kazanacaklarına, iyi bir mevki sahibi olacaklarına dolayısıyla da mutlu olacaklarına inandıklarını gördüm.

Şimdi bu yazının konusu olan beklentilerden başlayalım:

Hayal uçurumu

Gerçekle ilgili beklentilerimiz, yaşadığımıza yüklediğimiz anlamı aşıyorsa mutsuz oluyoruz. Beklentiler kişinin gerçeğine yüklediğimiz anlamı aşıyorsa ortaya bir beklenti uçurumu çıkıyor ve bu durum onu mutsuz ediyor. İnsan seçimlerini en iyiyi hedefleyerek yapıyor. Örneğin yapmayı planladığı tatili, broşürdeki artırılmış geçekle oluşturulmuş resimlere bakarak yapan kişinin hayal kırıklığı yaşaması kaçınılmaz oluyor. Teknoloji insanları yönlendirerek, gerçekliği gerçek ötesine taşıyıp beklentiyi yükseltiyor. Ayrıca diğer seçenekler kişinin zihnini işgal etmeye ve huzursuz etmeye devam ediyor. Beklenen faydanın ödenen paraya göre en üst düzeye çıkartılması da bir başka önemli mutsuzluk kaynağı oluyor. Böylece beklenen mutluluk ile gerçekleşen mutluluk arasında fark önemli bir mutsuzluk kaynağı oluyor.

İnsanların çoğunlukla seyahatlerde en mutlu oldukları zamanlar, program dışı gerçekleşen, beklemedikleri şeyler yaşadıkları ve kendi başlarına bir şeyleri keşfettikleri zamanlardır. Arama motorlarında karşılarına çıkanlar çok kere yanıltıcı olur. Çünkü burada en iyi, en geniş, en aydınlık ve en iyi hava koşullarında çekilmiş görüntülere yer verilir.

Olimpiyatlarda üçüncü olarak bronz madalya alanlar, ikinci olup gümüş madalya alanlardan daha mutludur. Bunun nedeni ikincinin altın madalya alamadığına üzülürken, üçüncünün madalyasız kalmayıp kürsüye çıktığına sevinmesidir.

Reklamlardaki saate hayran olan kişi, onu taktığı zaman hayalindeki kişi olacağını düşünür. İnsanlar gerçeğin kendisine sunacağından fazlasını beklerler. Bu durum politikacıların seçim öncesi vaatlerine neden inanıldığının da sebebidir. Hayal gücünü tatmin etmek mümkün olmadığı için, bu gücün sınırsız potansiyeli insanların hayal kırıklığına neden olur.

Başkalarıyla kıyaslama

İnsanların başkalarının gerçeğine yüklediği anlam kendi gerçeğini aşıyorsa mutsuz olur çünkü insanlar kendilerini çevrelerindekilere göre değerlendirirler. Bu nedenle bir çalışan kendi ücret artışlarını çevrelerindeki arkadaşlarının ücret artışına göre değerlendirir.
Yakınındakinin kazancı kişinin canını sıkar, kişinin kazancı da yakınındakinin.

Bir araştırmada insanlara üç seçenekten hangisini tercih ettikleri sunulmuştur:
Ortalama geliri 80 bin lira olan bir yerde 60 bin lira kazanmak
Ortalama geliri 50 bin lira olan yerde 50 bin kazanmak
Ortalama geliri 30 bin lira olan yerde 40 bin kazanmak

Çoğunluğun üçüncü seçeneği tercih ettiği görülmüştür. Bu sonuç iki Almanya’nın birleşmesinden sonra halen devam eden bir durumun gerçek hayattaki karşılığıdır. Doğu Almanya’da yaşayanların büyük çoğunluğu birleşmeden önce kazandıklarından çok daha fazla kazandıkları halde eski günlerini özleyenlerin sayısı yüksektir.

Benzer durum dış görünüş için de geçerlidir. Yapılan araştırmalar bir bara veya partiye kendinizden daha az çekici ve gösterişli biriyle gitmenizin seçilme şansınızı artırdığını ortaya koymuştur. İnsanlar varlıklı ve güzel olana odaklanır, yanındaki ilgi çekmez. Bugünün dünyasında insanlar herkesle beraber ilerlerlerse değil, onların önünde olurlarsa mutlu olacaklarına inandırılmışlardır.

Geçmişe takılmak

İnsanların geçmişlerine yükledikleri anlam, geleceklerine yükledikleri değeri aşıyorsa mutsuz olurlar. Hayatları boyunca toplamda aynı parayı kazanmış iki kişiden geliri giderek artan, azalana kıyasla daha mutlu olur. Piyangodan büyük ikramiye kazanların büyük çoğunluğunun yaşam doyumunun, daha önceki doyum seviyelerinin altına indiğini gösteren çok sayıda araştırma vardır. Bunun nedeni hayatlarında bir daha bu ölçüde mutlu olmanın imkansız olduğunu bilmeleridir. Piyangodan büyük ikramiyeyi kazandığı halde piyango bileti almaya devam eden çok sayıda örnek bildirilmiştir.

Bu duruma bir diğer örnek profesyonel sporcuların büyük çoğunluğunun aktif sporu bıraktıktan sonra yaşadığı sıkıntıdır. Çünkü hayatlarının hem kazanç hem de şöhret açısından parlak dönemi geride kalmıştır. Sporcularla ilişkilerimde bunun çok sayıda örneğine tanık oldum. Benzer durum sinema ve televizyon sanatçıları için de geçerlidir. Kendilerine bu iki açıdan en azından birinde yeni bir gelecek kuramayanların depresyona girmesi sık rastlanan bir olgudur. Gelecekle ilgili olumlu beklenti içinde olmamak ve yalnızlık, yaşlılık depresyonunun önemli sebeplerinden biridir. Çocuk ve torunların ilgisi bunu önleyebilir. Depresyonun nedenlerinin başında geçmişe takılmak gelir. Özellikle hayattan beklediklerini bulamayan insanlar, geçmişteki bir olaya veya bir kişi ile olan ilişkisine takılıp o olay yaşanmamış veya o kişiyle ilişkileri farklı olmuş olsa, hayatlarının hayallerindeki gibi olacağını düşünürler. Her durum ve gelişme karşısında bunu konuşarak veya düşünerek yaşarlar. Olumlu düşünce ile olumsuz düşünce arasındaki en temel fark, enerjinin odağıdır. Olumsuz tutum içindeki insanların odağı “keşke”lerle değiştiremeyecekleri “olmuş olanlar” ve geçmişleridir. Buna karşılık olumlu tutum içinde olanlar, odaklarını “olabilecek olana” ve değiştirebilecekleri geleceğe yöneltirler.

Sonuç

Görüldüğü gibi mutluluk esas olarak beklentiler tarafından belirlenir. Bu beklentileri de hayal gücü, kişinin çevresindekiler ve geçmişi şekillendirir. Kişi yaşadığı gerçekliği başkasının yaşadığına inandığı gerçeklikle kıyaslarsa mutsuz olur. Yaşadığı dönemin kendisine getirdiğini geçmişiyle kıyaslarsa yine mutsuz olur. Bu mücadelenin kazanılmasının yolu, yaşanan ana yüklenen doyumu artırmaktır. İnsanlar bunu sağlamak için çok kere tüketimi artırmayı seçer. Bu da deniz suyu içerek susuzluğu gidermeye benzer. Reklamlar sanal bir gerçeklik yaratarak insanların hayal gücüne seslenir ve satın alma yoluyla mutlu olunacağı konusunda gerçek ötesi (enhanced reality) bir algı yaratırlar.

İnsanların çoğu mutluluğu adeta bir vakum içinde varılacak izole bir nokta olarak görür. Gerçekte mutluluk çok karmaşık ve birçok konu ile etkileşim içinde ele alınması gereken bir durumdur. Birçoklarının sandığının aksine sıkıntısız ve kolay bir hayat insanları mutsuz etmekle kalmaz aynı zamanda da işlevsiz bırakır. Bu sebeple “neden mutsuz olduğumuzu” anlarsak mutlu olmak yolunda da önemli bir adım atmış oluruz.

Prof. Dr. Acar Baltaş
  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.