Tersine Yürümek



Bu Çarşamba yazısı benden beklediğiniz konuların dışında olacak. Bunun nedeni akşam haberlerinde ve Türkiye’nin sorunlarını gündeme getiren mecralarda, tarım ve hayvancılıkla ilgili yetersiz devlet desteği ile ilgili sonu gelmeyen şikayetler. Bütün bunlar geçmiş güzel günlerin tekrar geleceği ile ilgili gerçekçi olmayan beklentiler. Oysa işe çözümün beklenen yönde olmadığını kabul etmekle başlamak gerek…

Futbol ile ilgilendiğim yıllarda Mustafa Denizli’den öğrendiklerimden biri şu oldu: “Top kendi kendine gol olmaz”. Gerçekten de bu anlayışla baktığınızda golün daha önce yapılanların veya yapılmayanların sonucu olduğunu görürsünüz. Futbol ile ilgili bu gözlem gerçekte bütünüyle hayatı temsil eden bir durumdur. Hayat da çoğunluğun yapmaya çalıştığının gibi olaylara bakarak anlaşılmaz. Olaylar (yaşananlar) daha önce yapılanların ve yapılmayanların sonucu olarak gelişir. Bu dersi ve gözlemi her gün üreticilerle ilgili haberleri televizyonda izler ve gazeteleri okurken çok sık hatırlıyorum.

Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sorunlarından başında çiftçilerin ve hayvancılıkla uğraşanların yaşadıkları sıkıntılar geliyor. Bu sıkıntı sadece belirli bir kesimin yaşadığı bir sorun olmayıp, giderek toplumun bütününü derece derece ilgilendiren bir nitelik taşıyor. İktidara yakın medya çoğunlukla bu şikayetleri duymazdan geliyor, muhalif medya ise bazen aynı şikayetleri tekrar tekrar yayınlayarak gündemde tutmaya çalışıyor. Pazardaki pahalılığın nedeni olarak aracılar görülüyor ve çözüm önerilerinin başında aracıları ortadan kaldırmak geliyor. Oysa bir sistemde kayırma ve mafyalaşma yoksa aracıların her birinin işlevi vardır çünkü serbest piyasa ekonomisinde sistem işlevi olmayan aracıyı devre dışı bırakır. Belediyeler bu durumdan vazife çıkartarak, görevleri olmayan işlere kalkışıyor ve ayrı bir verimsizlik yaratıyor.

Sorun sadece tarım ve hayvancılıkla hayatlarını sürdürenlerin geçim zorluğu ile sınırlı kalmıyor. Gelirini kaybedenlerin daha yüksek gelir umuduyla kentlere göç etmesi ve varoşlarda sağlıksız koşullarda yaşaması farklı sosyal sorunların zeminini hazırlıyor. Yapılan araştırmalar tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun yaş ortalamasının 50 olduğunu ve gençlerin geleceklerini bu alanda görmediklerini gösteriyor. Ayrıca karşılaştırmalı olarak verilen bilgiler üreticilerin yıllar içinde gelirlerinin düştüğünü hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. Üretici her yıl, ürettiği aynı miktar ürün için daha fazla harcama yapıyor ancak buna karşılık daha az mal ve hizmet alacak gelir elde ediyor. Bu durum üretici kesimin birikimlerini tüketmesinin ve fakirleşmesinin açık işareti olarak yaşanıyor. Ayrıca bankalara borçlanma, üreticilerin üretim araçlarının haciz edilmesi veya satılmasıyla sonuçlanıyor.

Bu görüntülere ve sonuca bakarak sorunları ortadan kaldırmak için geleneksel yollara baş vurmak, aynı sonucun ağırlaşarak büyümesinden başka bir sonuç vermez. Özellikle muhalefet kanadı ve üretici birlikleri tarafından en sık dile getirilen çözüm, hayvancılıkla uğraşanları ve çiftçileri daha fazla desteklemektir. Bunun için gübre, tohum, ucuz mazot, faizsiz kredi gibi çeşitli yollarla bu kesimleri daha çok teşvik, ürettikleri ürünlere piyasa fiyatını değil üreticinin ihtiyacı olan destekleme fiyatını vermek, ilk akla gelen ve sorgulanmadan kabul edilen önerilerdir. Oysa sorun devlet bütçesinden çiftçiye ve üreticiye daha çok kaynak aktarmakla ve bu kesimi desteklemekle çözülemeyecek çok daha derin bir sorundur. Çünkü bu çözümler, daha önce olduğu gibi, sorunu derinleştirmekten başka bir sonuç vermeyecektir.

Çözüm nerede?

Öncelikle tarım ve hayvancılıkta sorunlarını çözmüş veya bu ağırlıkta yaşamayan ülkelerin ne yaptıklarına bakmak gerekir. Örneğin ABD’de 1900 ün ilk yıllarında nüfusun yüzde 80’i tarımla uğraşırken bugün yüzde 1.5uğu tarımla geçimini sağlıyor, 320 milyonluk bir ülkeyi doyuruyor ve ayrıca Türkiye dahil pek çok ülkeye ihracat yapıyor. Bugün GPS ile yönetilen bir biçerdöverin yapacağı hasadı geleneksel yolla yolla yapmak yüzlerce kişinin bir ay çalışmasını gerektirirdi. Geleneksel yolla bir işçinin bir günde yaptığı beş birim hasadı, günümüzün imkanları ve teknolojisiyle 30 bin birim olarak yapmak mümkün.

Konunun bir diğer boyutunu tarımın yapma şekli oluşturuyor. Toprağı sürmek, sonra ekmek ve elleri açıp yağmur yağmasını beklemek, sonra yağışın ne çok ne az; havanın ne çok sıcak ne çok soğuk olmasını dilemek günümüzde geçerliliğini yitirmiş bir durumdur. Suyun giderek daha değerli bir kaynak haline geldiği günümüzde, daha derinlere kuyu açmak da sorunu çözmeye yetmiyor. Çünkü yüzey nemini kaybeden toprak verimsizleşiyor ve bir zamanlar Türkiye’nin en bereketli topraklarını olduğu yerlerde obruklar meydana geliyor. Bu nedenle eski alışkanlıklara bağlı kalarak, üreticiye gerçekleşmeyecek sözler vermek, onları asla memnun etmeyecek teşviklerle desteklemeye çalışmak gerçekçi değildir.

Bir sorunu çözmenin ilk adımı önce sorunu kabul etmek, sonra da nedenini bulmaktır. Yüzeyde gözüken sorun üreticinin perişanlığı gibi gözükse de esas sorun tarım yapma biçimi ve üretim modelinin devrinin kapanmış olmasıdır. Bu nedenle çözüm üreticiyi geleneksel yollarla desteklemek ve bugüne kadar yürünen yolda bilimin ve hayatın aksi yönüne yürümekten vazgeçmektir. Ancak böylece hem üreticilerin hem de Türkiye’nin kaderini değiştirecek adımları atmak mümkün olacaktır.

Yapay zeka ile yönetilen tarım; ekim, sulama, gübreleme ve hasadı eldeki verileri, dönemsel hava durumunu da öngörerek yapmaya imkan verir. Alternatif olarak yapılması gerekenlerden biri de topraksız tarım ve dikey tarımdır. Örneğin topraksız tarımın sağladığı avantajlardan bazıları şunlardır: Bitkiler toprakta yetiştirilmelerinin aksine yaklaşık yüzde 50 daha hızlı büyür, çünkü besin elementlerine ve suya daha kolay ulaşırlar. Böyle bir tarım uygulamasında:

  • Kapalı bir alanda 12 ay yetiştiricilik mümkündür.
  • Bitki toprakla bulaşık olmadığı için hastalık ve zararlı riski daha azdır.
  • Besin maddelerine kolay ulaşabildiğinden birbirine girmiş kök yapmazlar, kökler birbirine girmeden büyüyebilirler.
  • Toprakta yetiştiriciliğin aksine çapa yapmak ya da yabancı ot ile savaşmak zorunda kalmazsınız.
  • Bitkiler için seçilecek en iyi ortam ve besin elementleri ile verimi artırmak üreticinin elindedir.

Bu tür bir tarımın hasadı çok kolaydır. Örneğin bir salatalığı çıkardıktan sonra bardağa koymak, ihtiyaç ölçüsünde tüketmek ve bir hafta boyunca hem taze kalmasını hem büyümesini sağlamak mümkündür.
En başa dönersek, olaylar tarım ve hayvancılık konusunda geçmişte yapılmış ve yapılmamış olanların bir sonucudur. Bunun için yaptıklarımızı yapmamak ve yapmadıklarımızı yapmak için, gittiğimiz yolun tersine yürümek daha uygundur.

Sonuç

Bu nedenle atılacak adım devlet desteği ile bu sürdürülemez durumu devam ettirmeye çalışmak yerine, kaynakların modern tarım için kullanılması ve üreticilere bilimsel tarım ve hayvancılık yapmaları için yardımcı olmaktır. Bunun için bilgi, araç-gereç ve gerekli diğer destekler sağlanmalıdır. Türkiye için sorunun çözümü, çıkmaz olduğu uzun yıllardır anlaşılan yolda ilerlemek değil, dünyanın gittiği ve bilimin gösterdiği yönde adımlar atmaktır

Prof. Dr. Acar Baltaş
  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.