SEÇİLMİŞ YAZILAR

Uzman Görüşlerindeki İsabet Payı

Prof.Dr. Acar Baltaş

Hangi alanda olursa olsun, uzman görüşlerindeki isabet oranı çok az araştırmaya konu olmuştur. Bu uzmanlar, astroloji konusunda olduğu gibi, bütünüyle genel ifadeler içeren ve sonuçları denetlemenin imkansız olabildiği alanlarda veya spor, siyaset, ekonomi gibi, sonuçları nispeten ölçülebilir alanlarda öngörülerde bulunurlar. Benim en çok ilgimi çeken ise, hangi alanda olursa olsun, bu uzmanların büyük çoğunluğunun kendilerine olan güvenleridir.

Yaklaşık on yıl önce Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma uzmanların öngörülerindeki isabet oranını kamu, siyaset bilimi, ulusal güvenlik ve ekonomi alanlarında inceledi. Yüzde 96’sı doktora dereceli 300 uzmanın son 20 yılda yaptıkları binlerce öngörünün değerlendirilmesi son derece şaşırtıcı sonuçlar verdi. Araştırmayı yürüten psikoloji profesörü Tetlock’a göre uzmanların en önemli ortak özelliği “bildiklerinden daha fazlasını bildiklerine inanmaları”ydı.1

Şimdi bu bilgiler ışığında okumaya devam edin: “Gazetelerde okuduğunuz veya televizyonlarda dinlediğiniz iktisadi yazıların veya yorumların onda dokuzu, ya yanlıştır ya da tartışılan konuyla bir ilgisi yoktur”. Bu ifade bana değil, Steve Hanke adında Amerikalı bir iktisat profesörüne aittir. Onda dokuz mudur, sekiz midir, beş midir bilmiyorum. Ama iktisat adına medyada yer alan yazıların çoğunun yanlış olduğu tezine ben de katılıyorum. Profesör Hanke, bu hükme Türklerin yazdığı Türkçe iktisat yazılarını okuyarak değil, İngilizce yazılan makaleleri okuyarak varmıştır. Her yazısından bir şeyler öğrendiğim Ege Cansen’in geçtiğimiz günlerde yaptığı değerlendirme,2 CXO Advisory Group’unkiyle örtüşmektedir. Bu kuruluşun yaptığı çalışmada, borsa uzmanları tarafından yapılan 6000’den fazla öngörünün isabet oranının yüzde 47.4 düzeyinde olduğu görülmüştür.

Yanılınca Ne Oluyor?

Bu yanılgıların en büyük nedeni, uzman konumunda olanların, doğruluğundan emin olmadıkları bir konuda doğru öngörüde bulunacaklarına kuvvetle inanmalarıdır. Burada akla “bu öngörüler gerçekleşmezse ne olur?” sorusu gelir. Cevap hiçbir şeydir. 2008 ekonomik krizini hatırlarsanız, kriz çıktıktan sonra yurt içinde ve yurt dışındaki bütün ekonomistler hep bir ağızdan aynı şeyi söylemişlerdi: “Bu gidiş sürdürülemez bir gidiştir ve bunun böyle olacağı zaten belliydi.” Piyasa konusundaki iyimserliklerini kriz söylentileri çıktığı sırada da sürdüren ve iyimserliklerini her fırsatta devam ettiren uzmanların tümü, kriz patladığında bu defa, durumun neden sürdürülemez olduğunu açıklayarak medyada görünmeye devam etmişler ve öngörülerini aynı özgüvenle sürdürmüşlerdi.

Bu konudaki en ironik örneklerden birinin kahramanı Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman’dır. Krugman’ın 1998 yılında kaleme aldığı makale, “Neden Çoğu Ekonomistin Öngörüsü Yanlıştır?” başlığını taşıyordu ve internetin ekonomi üzerinde olası etkilerini değerlendiriyordu.3 Krugman yaptığı bir takım çıkarımlar sonucunda büyük bir güvenle, 2005 yılına gelindiğinde internetin ekonomi üzerindeki etkisinin bir faks makinesininkine eşit olacağı kehanetinde bulunuyordu. Bugün sadece Google, Amazon, Facebook ve Apple’ın değerinin 2 trilyon dolara yaklaştığını düşünürsek, Nobel ödüllü ekonomistin öngörüsündeki gerçeklik payı konusunda bir fikrimiz olur.

Profesör Tetlock, kendilerinden ve bilgilerinden hiç şüphesi olmayan bu kişilerin ukala, kibirli ve hatalı olmak gibi bir “öldürücü bileşime” sahip olduklarını söylemiştir.

Uzmanların öngörülerindeki güncel yanılgılardan birkaç örnek vererek yazıyı renklendirelim. Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olacağına ABD ulusal kanallarında yorum yapan hiçbir politika uzmanı ihtimal vermiyordu ama D.Trump ipi göğüsledi. Benzer şekilde Leicester City’nin dünyanın en zor liginde şampiyon olma olasılığı 5000’de 1 olarak görülüyordu ama Leicester City, yarıştığı üç rakibinin her birinin 300 milyon poundu aşan bütçesine karşılık 57 milyonluk bir bütçeyle şampiyon oldu.

Sonuç

İnsanların geleceği öngörmekteki (değerlendirmekteki) başarısızlıklarının nedeni, gerçekte kendilerini objektif olarak değerlendirmekteki yetersizlikleridir. Bir araştırmada, kendilerine verilen hava raporunu sadece beş dakika okuyan kişilerin zekalarını değerlendirmeleri istenen katılımcılardan, daha sonra kendi zeka düzeyleriyle ilgili bir değerlendirme yapmaları istenmiştir. Katılımcılar zeka ile ilgili belirgin bir ipucu gerektirmeyen hava tahmin raporu okuyucularının zekasını, kendi zeka düzeylerinden daha isabetle öngörmüşlerdir. Bu isabetin taraflar için hangi yönde olduğu öngörüsünü de, yazının içeriğine uygun olarak okuyucunun anlayışına bırakıyorum.

Kaynaklar:

1. Tetlock, E.P.: Expert Political Judgment: How Good Is It? How Can We Know? Princton University Press, 2005.
2. Cansen, E.: Onda Dokuzu Yanlıştır, Sözcü Gazetesi, 1 Mayıs 2016
3. Krugman,P.: Why Most Economists’ Predictions Are Wrong? Red Herring, 1998.

 

  • Makaleyi Paylaş >
© BALTAS 2020 Tüm hakları saklıdır.