Üçüncü bin yılda iş hayatının yapısı ve buna bağlı olarak çalışanların kariyer planları bütünüyle değişmektedir. Bu değişiklik, teknoloji ve beceri geliştirmeye yönelik olmanın yanı sıra değer sistemi ve zihniyet değişimi ile ilgilidir. Şöyle bir örnek açıklayıcı olabilir. Çok iyi bir satranç oyuncusu olduğunuzu düşünün. Birdenbire önünüzdeki satranç tahtasını kaldırıyorlar ve bir video oyunu koyuyorlar. Satranç oyununda başarılı olabilmek için, düşünmek, strateji geliştirmek ve planlamak gerekir. Oysa bir “joystick”le oynamak zorunda olduğunuz video oyununda başarı hız, sürekli değişen şartlara uyum, yeni yollar bulma ve anında tepki vermeye bağlıdır. İkinci oyun birinci oyundan daha zor olmayıp sadece daha farklıdır. Bunun için eski alışkanlıkların dışında düşünmek (zihniyet değiştirmek) ve farklı bakış açısı geliştirmek (inovasyon) gerekmektedir.
İnsan kaynakları alanında ise 21.yüzyılın ilk çeyreğine “beş kavram” damgasını vurmaktadır: Bunlar işbirliğini geliştirmek için ekip çalışması, liderlik geliştirme, eğitimlerin ölçülmesi, insan kaynakları süreçlerinin dijital ortama taşınması ve inovatif kültürü geliştirmektir.
Bilimsel araştırma verilerine göre* Türk kültürü bireycilik ve toplumculuk ölçeğinde, “toplumculuğa” daha yakındır. Aynı ölçeğin bireycilik boyutunda ise ABD, İngiltere ve Avustralya bulunmaktadır. Bugün Türkiye’de uygulanan eğitim programlarının çoğu ekip çalışmasını yapmakta ileri derecede zorluk çeken, bireyci toplumların birikimlerini yansıtmaktadır.
1994 yılından bu yana sürdürdüğümüz “Ekip Oluşturma ve Geliştirme” programlarının temel felsefesini Türk kültürünün özelliklerini, bilimsel çalışmalar ışığında tanıyan ve çağdaş bilgiyle bütünleşmiş bir anlayış oluşturmuştur.
Türk Kültürünün Ekip Çalışmasını Zorlaştıran Özellikleri
Türk Kültürünün Ekip Çalışmasını Kolaylaştıran Özellikleri
Fark Yaratmak
Türk insanı, zihin haritalarındaki engeller ortadan kaldırıldığında sinerji yaratabilecek bir kültürün içinde yetişmiştir. Çünkü kendisini ait olmaktan gurur duyacağı bir grubun üyesi olarak görme ihtiyacı çok ağır basar. Önemli olan “kendi değerleri ve kültürü” içinde fark yaratabileceğinin farkında olması ve kurum ikliminin de onun içindeki bu gücü geliştirecek bir ortam sunmasıdır.
Türk insanının, iş tanımıyla sınırlı tutumlar yerine, “rol”lerinin gerektirdiği sorumluluğu üstlendiği durumlarda, hem iş hayatında, hem de spor alanında gösterdiği uluslararası üstün başarı örneklerinin içinde yer aldığını biliyoruz.
Kaynak:
*Hofstede,G..(1994).Cultures and Organizations, Harper Collins Publishers, London.